Otizm
Otizm spektrum bozukluğu, doğumdan itibaren var olan ya da erken çocukluk yıllarında ortaya çıkan bir nörogelişimsel farklılık olarak tanımlanır. Otizm spektrum bozukluğu, her çocuğun farklı gelişimsel ihtiyaçları olduğu bir durumdur.
Bu nedenle otizmli çocuklara yönelik terapi ve destek planları bireysel olarak tasarlanmalıdır. Çocuğun özel ihtiyaçlarına göre, yaklaşımlar kullanılabilir. Bu kararı vermek, çocuğun gelişim özelliklerini ve ihtiyaçlarını detaylı bir şekilde değerlendiren uzmanlar ve aileler tarafından yapılır.

Otizmin Erken Belirtileri
Otizm genellikle erken çocukluk döneminde belirginleşir.
Çocuğun davranışlarındaki bazı farklılıklar, erken tanı için önemli ipuçları olabilir:
-
Göz Temasından Kaçınma: Çocuğun başkalarıyla göz teması kurmakta zorlanması.
-
Adına Tepki Vermeme: İsmi söylendiğinde tepki göstermemesi.
-
Tekrarlayıcı Hareketler: Ellerini çırpma, sallanma gibi tekrarlayan hareketler yapması.
-
Dil Gelişiminde Gecikme: Konuşmaya başlama ya da konuşulanları anlamada gecikme.
Otizm genellikle 18 ila 36 aylık çocuklarda fark edilmeye başlanır. Ancak bazı belirtiler daha erken, 6 aylık gibi erken bir dönemde bile gözlenebilir. Örneğin, göz teması kurmama, isme tepki vermeme, taklit becerilerinde zayıflık veya sosyal etkileşimlerde zorluklar, erken dönem otizm belirtileri arasında yer alır. Erken tanı koymak ve uygun terapilere başlamak, çocuğun gelişimi açısından çok önemlidir. Eğer bir ebeveyn otizm belirtilerinden şüpheleniyorsa, bir uzmana danışmak faydalı olacaktır.
Otizmin Nedenleri
Otizmin kesin nedeni henüz tam olarak bilinmemektedir.
Ancak araştırmalar, genetik ve çevresel faktörlerin otizmin gelişiminde rol oynadığını göstermektedir. Genetik yatkınlık, bazı çevresel etkenlerle birleşerek otizmin ortaya çıkmasına yol açabilir. Her bireyde otizm farklı şekillerde ortaya çıkabildiği için erken tanı ve müdahale, her çocuğun gelişim sürecine olumlu katkı sağlar.

Otizmde Erken Müdahalenin Önemi
Erken müdahale, otizmli çocuklar için hayati bir önem taşır.
Beyin gelişiminin en hızlı olduğu erken yaşlarda yapılan müdahaleler, çocuğun sosyal, dil ve davranış becerilerinde büyük gelişim sağlayabilir. Erken tanı ve terapi, otizmin etkilerini hafifletmek ve çocuğun potansiyelini en üst düzeye çıkarmak için kritik bir fırsat sunar. Aynı zamanda aileler de çocuklarının ihtiyaçlarını daha iyi anlamaya başlar ve onlara en uygun desteği sağlamak için gerekli becerileri kazanırlar.
ABA Yaklaşımı (Uygulamalı Davranış Analizi)
-
Davranış Gelişimi: ABA, çocuğun çevresiyle daha uyumlu bir şekilde etkileşim kurmasını sağlamak için istenen davranışları ödüllendirme yoluyla öğretir. Uygulama sürecinde problemli davranışlar azaltılır ve çocuğun sosyal becerileri geliştirilir.
-
Veriye Dayalı Yaklaşım: ABA, bilimsel temelli bir yaklaşımdır ve çocuğun gelişimi sürekli olarak ölçülür. Bu veriler ışığında terapi süreçleri uyarlanır ve bireye özgü hale getirilir.
-
Akademik ve Günlük Yaşam Becerileri: ABA, özellikle çocukların iletişim becerilerini, öz bakım becerilerini ve sosyal etkileşimlerini geliştirmeye yardımcı olur. Bu süreçte, çocuğun bağımsızlık kazanması hedeflenir.
Floortime Yaklaşımı
-
Sosyal ve Duygusal Gelişim: Floortime, çocuğun doğal oyun ve ilgi alanlarına katılarak sosyal ve duygusal gelişimini destekler. Çocuğun duygusal dünyasına girerek, onunla derin bir bağ kurulmasına olanak sağlar.
-
Kişisel İlerleme: Her çocuğun bireysel ihtiyaçlarına uygun bir şekilde gelişmesine odaklanır. Çocuğun ilgi duyduğu şeyler merkeze alınarak, dil ve sosyal becerilerin gelişimi hedeflenir.
-
Duyusal İhtiyaçlara Uygunluk: Floortime, özellikle duyusal hassasiyetleri olan otizmli çocuklar için rahatlatıcı bir terapi ortamı sunar. Çocuğun duyusal dünyasına uygun bir ortam sağlayarak, ona en uygun etkileşim biçimini bulmaya çalışır.
Duyu Bütünleme Terapisi ve Ergoterapi
Duyu bütünleme (sensory integration), kişinin vücudundan ve çevresinden gelen duyusal bilgileri alıp organize ederek anlamlı bir şekilde kullanabilme yeteneğidir. Bu süreç, bireyin dış dünyayla etkileşimde bulunabilmesi için kritik bir rol oynar.
Duyularımız dokunma, denge, propriosepsiyon (vücut farkındalığı), işitme, görme, tat ve koku gibi normalde beynimiz tarafından otomatik olarak organize edilir. Ancak bazı bireylerde bu işlem düzgün çalışmadığında, aşırı ya da az duyarlılık gibi sorunlar ortaya çıkar.
Ergoterapi (occupational therapy), bireylerin fiziksel, zihinsel ve duyusal engelleri aşarak günlük yaşam aktivitelerinde bağımsızlık kazanmalarını ve yaşam kalitelerini artırmalarını hedefleyen bir alandır. Ergoterapistler, kişisel bakım, iş, okul ve sosyal hayata katılım gibi alanlardaki işlevselliği geliştirmek için bireye özgü müdahale planları hazırlar.
Bu terapi, yaralanma, hastalık, gelişimsel bozukluklar veya yaşlanma gibi sebeplerle yaşamında kısıtlılık yaşayan bireylerin, günlük aktivitelerini sürdürebilmesi için gerekli becerileri kazandırmayı amaçlar.
Her iki alan da bireylerin bağımsızlıklarını artırmayı, yaşam kalitelerini artırmayı ve toplumsal katılımlarını desteklemeyi hedefler.
